Ezber Bozan Ressam Sofonisba ve Hayatı
Ezber bozan ressam Sofonisba ve hayatı
İtalyan Rönesansı döneminde kadın sanatkârlar erkeklerle aynı eğitim imkanlarına sahip değillerdi. Ancak Sofonisba Anguissola bu nadir imkana ulaştı ve bunu uluslararası başarı elde etmek için kullandı. Sofonisba bu başarısıyla onun izinden gidecek birçok kadın sanatçının önünü açtı.
Sofonisba’nın hikayesi başlıyor
Sofonisba Anguissola 1532 yılında Kuzey İtalya’daki Cremona şehrinde doğdu. Babası Amilcare, hem onu hem de kardeşini ressam Bernardino Campi’den eğitim almaları için teşvik etti. Anguissola çoğunlukla kendi resimlerini çizdi ve 12 göz alıcı otoportre resmetti. Bunların yanı sıra 7 otoportresininse kayıp olduğu düşünülüyor. Sofonisba’nın otoportreleri hem Dürer’in hem de Rembrant’ın otoportrelerinden daha uzun bir seri oluşturmaktadır. En ünlü eserlerinden birinde de Meryem ve Çocuk İsa resmi çizerken kendini resmetmiştir. Rönesans dönemi eserlerinde kadın figürler genellikle resimlerde çizilen kişi konumunda olsa da Anguissola kendini sadece çizilen olarak değil aynı zamanda resimleri çizen kişi olarak da ön plana çıkarmıştır.
Ezber bozan Anguissola
16. yüzyıl, sanat eğitiminin çok büyük bir çoğunluğunun erkek sanatçılara verildiği bir zaman dilimiydi. Anguissola ise anne olmak ve evde oturmak gibi kadınlara biçilen geleneksel görüşleri yıktı. O tamamen özgür ve güçlü bir kadındı ve bu geleneksel görüşler yerine tutkusunun peşinden gidip ressam olmayı seçti. O bu seçimiyle Lavinia Fontana gibi onun izini takip eden diğer kadın sanatçıların önünü açtı ve kendi portrelerini yapmaya devam etti.
Anguissola 1559’da yaptığı bir otoportresinde, kendini öğretmeni Bernardino Campi tarafından çizilirken resmetti. Bu resim bir otoportre sayılabilir çünkü resimdeki ressamın çizdiği kişi Anguissola’nın kendisiydi. Bu resim, sanat tarihinde erkeğin resmi yapan kadınınsa resmedilen rolde olduğu geleneksel cinsiyet rollerine yapılmış bir yorum niteliğindedir. Anguissola bu resmi yaparak, bu cinsiyet rollerini tersine çevirmiş ve ezber bozan kişiliğini göstermiştir.
Bir kraliyet ressamı olarak Sofonisba Anguissola
Anguissola’nın eserleri otoportrelerle sınırlı değildi. O aynı zamanda zamanın meşhur erkek sanatçıları gibi farklı eserler üretme becerisini de ortaya koymuştur. Örneğin, ikinci Philip yönetimindeki İspanyol kraliyeti için birçok portre resmetmiştir. Aynı zamanda ikinci Philip’in eşine de hocalık yapmıştır. Böylelikle hem düzenli bir işte çalışma hem de başarılı bir ressam olma arasında denge kurmayı başarmıştır.
Kraliyet adına yaptığı portrelerle bir kraliyet ressamı olarak değerini kanıtlamakla kalmayıp zamanın erkek kraliyet ressamlarına denk olduğunu da göstermiştir. Ancak bir yandan da İspanya’da kraliyet ressamı olarak çalışması onun sanat kariyerini kısıtlamıştır. Çünkü Anguissola kraliyet ressamı olarak ürettiği portreleri, para kazanmak için kısıtlayıcı bir anlaşma ve sıkı kurallar altında yapmıştır. Buna zıt olarak otoportreleri onun bir ressam olarak özgür tarzını ve kendini ifade edişini yansıtmaktadır.
Genel olarak Anguissola kariyeri boyunca uluslararası üne ulaşmayı başarmıştır. Onun bu başarısı olağanüstü bir başarıdır ve bu sadece kadınlarla kıyaslandığında değil diğer tüm ressamlarla karşılaştırıldığında da olağanüstü bir başarıdır. Anguissola 92 yaşındayken Van Dyck onun yaşlı halini gösteren bir portresini yapmıştır. Anguissola 17. yüzyılın bu ünlü ressamı tarafından resmedilmiş ve yad edilmiştir.
Sofonisba Anguissola kabul mü edildi göz ardı mı?
Anguissola gibi İtalyan Rönesansı’nın kadın ressamları, bir ressam olarak hak ettikleri ünün sadece küçük bir kısmını elde edebilmiştir. Hatta kadın sanatçılar sanat tarihinin ‘Kanon’ tarih şeridine dahil edilmemişlerdir. Fakat bu durum 1970’lerde Feminizm kavramının ortaya çıkmasıyla değişmeye başlamıştır. Belki de kadınların bu şeridin dışında tutulmalarına en çok dikkati, Linda Nochlin’in ‘Why Have There Been No Great Women Artists? (Neden Hiç Büyük Kadın Sanatçı Yok?)’ adlı ünlü yazısı çekmiştir.
Madrid’de Museo Nacional del Prado’da, A Tale of Two Women Painters: Sofonisba Anguissola and Lavinia Fontana (İki Kadın Ressamın hikayesi: Sofonisba Anguissola ve Lavinia Fontana) adlı bir sergi açıldı. Bu sergi 2019 yılının ekim ayından 2020 yılının şubat ayına kadar sürdü. Bu sergide, ilk defa bu iki öncü kadın ressamın birçok eseri sergilendi ve başarıları takdir edildi. Serginin ilk bölümünde her iki sanatçının otoportreleri sergilendi. Başka bir bölümde sergilenen diğer eserlerinden biri de The Chess Game (Satranç oyunu) adlı tabloydu. Bu tabloda Sofonisba Anguissola, kız kardeşlerini (Elena, Minvera ve Europa) satranç oynarken resmetti. Bu tablonun konusu ailevi ortama ait bir bakış sunması açısından 16. yüzyıl için alışılmadık bir konuydu. Bu güzel tabloda kız kardeşler arasındaki bağ resmedilmiştir. Arka planda bir manzara bulunmakta ve tablodaki diğer figürün ise kardeşlerin oyununu izleyen evin yardımcısı olduğu düşünülmektedir.
Anguissola bir kadın olmasına rağmen sanat kariyerinde başarılı olmakta kararlıydı ve bugün, onunla aynı amaca sahip olan kadın sanatçılar erkeklerle aynı eğitim imkanlarına sahipler. Hatta güzel sanatlar okumuş biri olarak benim deneyimimce İngiltere’de erkeklerden çok kadın güzel sanatlar mezunu var. Ve buna vesile olanlar, Anguissola gibi yaklaşık 500 yıl önceden kadınların da sanat eğitimi alması gerektiğini kanıtlayan kadın sanatçılardır. İşte bu yüzden Sofonisba Anguissola son derece ilham verici bir kadın, bir sanatçı ve bir ezber bozandır.
Yazar: Nina Relf
İngilizceden çeviren: Selinay Gündoğan
Düzenleyen: İsmail Çiçek
Kaynak: https://www.dailyartmagazine.com/sofonisba-painter/