Makale

Makine Çevirisi

Selam HÜÇEV’li! Bu yazımızın konusu makine çevirisi. Kimilerine göre sektörün sonunu getirecek ve işimizi ellerimizden alacak; kimilerine göre on yıllar geçse dahi insan beynine su dökemeyecek bu şey nedir?

               Tahmin ediyorum ki makine çevirisinin ne olduğunu biliyorsunuzdur. Bilmemek elde mi? Çeviri yaparken kimi zaman çevirmeye üşendiğiniz o cümleyi pat diye size çıkartan veya sözdizimini (syntax) kavrayamadığınız cümlenin sözdizimini çat diye önünüze koyan bir şey. Makine çevirisinde emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Şimdi size bir soru: “makine çevirisi” dediğimiz şeyin on yıl önceki hali ile şu anki hali aynı mıdır diye sorsam, ne dersiniz? Bu soruya cevabınızı düşünürken, başka bir şeyden bahsedeyim. Hepimiz biliyoruz ki çeviriyle ilgilenenlerin klişe lafları vardır ve bunlardan bir tanesi şudur: “Makine çevirisi mi? O bizim yerimizi hayatta alamaz.” Bu lafı ekranda gördüğünüzde yüzünüzde bir tebessüm oluştuğunu görebiliyorum. Eh olmaması mümkün değil! Şu lafı duymadığımız kişi sayısı kaldı mı? Evet, kaldı. Lafımı hemen kesip, kafanızda soru işaretleri bırakırken, başta sorduğum soruma geri dönüyorum. Makine çevirisi dediğimiz şeyin on yıl önceki hali ile şu anki hali arasında dağ kadar fark var desem şaşırır mısınız (bunu ben demiyorum akademik araştırmalar diyor)? Pek sanmam. Peki, makine çevirisinin tıp metnini, teknik metni ve akademik metni ayırt edebilecek kadar iyi bir yapay zekâya sahip olduğunu ve ona göre kelime seçimleriyle sözdizimini değiştirdiğini söylesem?

Arkadaşlar şuna bir açıklık getirmek gerek. Yapay zekâ hızla geliştiriliyor. Birçok insan işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya ama korkmayın, yapay zekâ ile yeni işler de ortaya çıkacak (ve kesinlikle bu işler yeni bir devrim ile yok edilmeyecek). İlaveten, şu an e-ticaret gibi dünyadaki piyasanın büyük bir kısmını oluşturan bir alanda kullanılan Doğal Dil İşleme’nin (Natural Language Processing) de buna yardım ettiğini söylesem? Bir dakika… Doğal Dil İşleme de nedir? Ne ara buraya geldik? Tamam sakin olun, geriye sarıyorum. Arkadaşlar, Doğal Dil İşleme kısacası sizin yazdığınız olumlu / olumsuz cevabı makinenin değerlendirmesidir. Siz “evet” veya “hayır” dediğinizde makine bunlardan veri alıyor. İyi de bunun numarası ne ki? Bekleyin arkadaşlar. Dahası, siz “süper”, “harika”, “rezalet” dediğinizde de makine bunlardan veri çıkarıp, sizinle alakalı veri topluyor. Bu veriler ve aynı zamanda verilen tepkiler çeviriler için kullanılıp daha iyi çeviriler yapılması için kullanılıyor. Bir de GPT-3 var. Hiç duydunuz mu? Ben sizi tanıştırayım. Saniyeler içinde “İnstagram” uygulamasını kodlayabilen, Shakespeare gibi şiir yazabilen, ölü biriyle röportaj yapabilen, neredeyse dünyadaki bütün dijital verinin (kitap, makale ne biliyorsanız!) yüklendiği ve en önemlisi bunların üstüne çeviri yapabilen bir yapay zekâ. Ne kadar da tatlı değil mi? Tam sektörlük!

Kısacası, yapay zekâsı, doğal dil işlemesi, makine çevirisi, GPT-3’ü derken bizim sektörümüz iyice makineleşiyor. Ancak, bir dakika ya. Yapay zekâ programları bilinç ve öz farkındalıktan yoksundur. Asla bir mizah anlayışına sahip olamayacaklar. Sanatı, güzelliği veya aşkı asla takdir edemeyecekler. Yalnızlık gibi bir duyguyu asla hissedemeyecekler. Başka insanlara, hayvanlara ya da çevreye empati duyamayacaklar. Asla müzikten zevk alamayacaklar, âşık olamayacaklar ya da ağlayamayacaklar. Bilgisayarlarımız go ya da satranç gibi oyunları kazanma konusunda ne kadar başarılı olursa olsun, insanlar entelektüel olarak bilgisayarlardan üstündür. Biz bu oyunların kurallarına göre yaşamıyoruz. Aklımız bundan çok, çok daha büyük. Öyle değil mi? Ah pardon, bu arada az önceki kısım benim sözlerim değil, GPT-3’ün! Neyse çok umutsuzluğa kapılmayalım. Yapay zekâ bizim işimizi en iyi ihtimalle bir nesil sonra alır (en azından öyle umuyoruz). Şimdilik esen kalın!

Yazar: Yusuf ERTÜRK